Makaleler

Av. Buruçhan Düzgün

İstanbul, 2019

SPORDA ŞİDDET VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Sporda şiddet yaygın bir toplumsal sorundur ve bütün dünyada pek çok spor organizasyonunda meydana gelen bir fair-play ihlalidir. Bunun birçok farklı sebebi olmasına rağmen aslında bütün sorunların birbiri ile etkileşim halinde olduğu görülmektedir. 5149 Sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ile sporda yaşanan şiddeti önlemeye yönelik yasa yürürlüğe girmiştir. Ancak zaman içerisinde yeterli olmadığı görülerek cezai yaptırımları daha kapsamlı ve cezaların daha ağır olduğu 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun 2011 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kanundaki bazı maddeleri değiştirmek için yine 2011 yılının sonlarında 6259 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla bazı maddelerde düzenlemeler yapılmıştır.

-SPORDA ŞİDDETİN NEDENLERİ

Şiddetin spor ortamlarında ortaya çıkışını; sporcu, yönetici, hakem, amigo, medya, v.b. faktörler teşvik etmektedir. Örneğin; maçlardan önce kulüp başkanı ya da sözcülerin karşı kulüp ve taraftarına yönelik sözlü saldırı ve kışkırtıcı davranışları, maç sırasında taraftarların gösterileri ve tezahüratları, oyuncuların sert davranışları, amigoların kışkırtmaları, hakemlerin bilerek ya da bilmeyerek hatalı kararları, tartışmalı durumlar, spor yazar ve yorumcularının taraflı kırıcı, yanlış ve sert yorumları, özellikle televizyon kanallarının reyting uğruna federasyonu, hakemi, kulüpleri suçlayan yayınları, sporda saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine neden olmaktadır. Bununla birlikte spor koçlarınnın model alınması, psikolojik olarak engellenme, alkol gibi nedenler de şiddete etken olmaktadır. Müsabaka alanlarında emniyet güçlerinin taraftara, taraftarın emniyet güçlerine karşı olumsuz tutum ve davranışları, kişinin müsabakaya hangi amaçla geldiği, yani kişinin psikolojik durumu sporda şiddetin nedenleri arasındadır. Belirli başlıklarla sorunun nedenlerine bakacak olursak;

A. YÖNETİCİ SORUNU:

Belirtmek gerekir ki, kamuoyuna deklare edilenin aksine, genelde spor ama özellikle futbol kulüplerinde başkan ve yönetici olmak gönüllülük esasına göre yapılan fedakârlık gerektiren bir iş olmaktan çok, bu kişilere sağladığı önemli faydalar nedeni ile bir cazibe noktası durumundadır. Tanınır olma isteği çoğu zaman yöneticileri medyada yer alabilecek “ilgi çekici” açıklamalar yapmaya itebilmekte, bu açıklamalarda ilgi çekmesi için çoğu zaman şiddete neden olabilecek çağrışımlar barındırabilmektedir.

Bu nedenlerle ki kulüp yöneticilerinin hemen hepsinin iş adamı kişiliği öne çıkan kişilerden olduğu görülmekte ise de bu kişilerin kulüplere çoğu zaman para yardımında bulunmadıkları, bulundukları takdirde ise borç olarak verip bunu da yeni yönetime gelmek isteyen kişilere karşı bir koz olarak kullandıkları görülmektedir. Dolayısı ile aslında maddi varlığı olan yönetici kulüpler için gereklilikten çok zarar verici bir olgu olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Bu açılardan bakıldığında ülkemizde yaşanan sporda şiddet olgusunun en önemli sebeplerinden birini yöneticiler teşkil etmektedir. Medyanın da sağladığı megafon etkisi ile, yöneticilerin kışkırtıcı eylemleri taraftarlar üzerinde büyük etkiye yol açmakta, bunun sonucu meydana gelen olaylarda yine yöneticiler şiddete karışan kişilere çoğu zaman sahip çıkmaktadırlar.

Bu nedenle yöneticilerin yaptıkları kışkırtıcı açıklamalar ile ön plana çıkmalarının kesinlikle önüne geçilmelidir. Bunun yolu ise Spor Yargısı noktasında belli süre cezalar alan kişilerin bu unvanlarının kalıcı olarak ellerinden alınması olmalıdır. Yani verilen hak mahrumiyeti cezaları caydırıcı konuma getirilmelidir.

B. TARAFTARLAR

Birinci tip taraftar: tüketici taraftar, ikinci tip taraftar; aktivist taraftardır. Tüketici taraftar; Futbol maçlarını severek izleyen, futbol maçlarında kalite arayan taraftar grubudur ki bu tip taraftarların şiddete yönelik herhangi bir olaya katılmadıkları kanıtlanmıştır. Bu taraftar grubu, mantıklı düşünen ve iyi oynayan takımı alkışlayan taraftarlardır.

Aktivist Taraftar (Holigan); Profilinde olanlar ise farklı bir taraftar grubudur ki; asıl sorun bu taraftar profilinde olanlardan çıkmaktadır. Bu taraftar grubu Aktivist taraftarlardan daha az duygusaldırlar ve kendilerini takımın ya da futbol oyununun bir parçası olduklarını iddia eder ve inanırlar. Her maçta takımının futbol müsabakalarının hakkını vermesini isterler. Bu gruptaki taraftarlar kulüplerine o kadar fazla bağlıdır ki yenilgiden doğan yıkım onlarda şiddet ve saldırganlığın meydana gelmesini tetikleyebilir.

Aslında çoğu zaman şiddetin nedeni değil sonucu konumunda olan ve en çok zarar gören, aynı zamanda spora harcama yapan kitle durumunda olan taraftar kesimi, şiddet sorununun en büyük öznesini teşkil etmektedir. Her ne kadar sporda şiddet konumuzu teşkil ediyorsa da bunun futbolda şiddet olarak tanımlanması da yanlış olmayacaktır. Yapılan incelemelere göre sporda şiddetin %95’i futbol alanında yaşanmakta, kalan %5’lik kısım da ise konu futbol olmasa bile aslen futbol seyircisi olan kitlenin yine şiddet eylemleri içinde olduğu görülmektedir.

Taraftarlar konusunda en büyük problem, bu kişilerin futbol alanlarını hukukun dışında görme eğilimi oluşturmaktadır. Normal hayatta asla yapmayacakları eylem ve davranışları futbol alanları içerisinde rahatlıkla gerçekleştirebilmekte ve bunun sonucunda hukuki yaptırımlara konu edilmeyi asla kabul etmemektedirler. Bu kitlenin %60’ından fazlasının en az lise mezunu olduğu düşünüldüğünde asıl sorunun eğitim değil bilinç olduğu açıkça görülmektedir.

Diğer bir çalışmada ise; maç günü taraftarların %28,3’ünün düzenli olarak alkol kullandığı, maça gelen taraftarların %45’inin alkollü olduğu, kadın taraftarlarının %24.9 olduğu gözetildiğinde erkek taraftar bakımından bu oranın daha da büyüdüğü, iyi taraftarların takımı uğruna her şeyi göze alabilmesi gerektiğini, şiddetin başlıca sorumlusu olarak holigan, kulüp yöneticileri ve medyayı gördükleri, sahalara aile ile gidilmesinin güvenlik açısından tehdit oluşturacağı da saptanmıştır. Alkollü stada girmek 6222 sayılı kanun ile yasaklanmakla birlikte burada da sporda şiddetin önüne geçilmek amaç edinilmiştir. Spor kulüplerini de yeniden yapılandıracak ve şiddet önlemlerini de içeren toptan bir spor yasasının ‘uygulanabilir olmak koşulu ile’ yapılması bu konuda yapılabilecek en önemli eylem olacaktır. Bunun yanında taraftar grup liderleri ile iletişim de sporda şiddetin önlenmesine yardımcı olabilecektir. Taraftar grup liderleri genellikle taraftar grupları üzerinde sözü geçen kişiler olduğundan dolayı, liderlere verilecek gerekli eğitimler ve uyarılar sporda şiddetin önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu sebeple gerek Federasyonların gerek kulüp yöneticilerinin taraftar liderleri ile daha yakın ilişkiler kurarak gerekli teşvik, eğitim ve bilgilendirmelerin yanında sporda şiddetin önlenmesine yönelik telkinlerde bulunması da büyük önem teşkil edecektir.

a)Taraftar dernekleri

Spor faaliyetlerinde taraftarlar derneklerinin etkisi göz ardı edilemez. Taraftarlar derneklerinin spor kulüpleri ile fiili ve hukuki bağı yoktur. Spor kulüplerinin binlerce hatta milyonlarca taraftarları olmasına rağmen, maalesef birkaç yüz kişinin bir araya gelmesi ile oluşturulan taraftarlar dernekleri, doğru olmamasına rağmen spor kulüplerini temsil ettikleri izlenimi uyandırmaktadırlar. Böylece bu taraftarlar derneklerinin yapmış oldukları bütün faaliyetler de spor kulüplerine mal edilmektedirler. Taraftarlar dernekleri bireysel olarak faaliyet göstermemektedirler, toplu olarak hareket etmektedirler. Böylece topluluk psikolojisi ile kişilerin içinde yer alan şiddeti körüklemektedirler. Olay çıkartan taraftarlar genellikle organize olarak hareket eden gruplarından kaynaklanmaktadır. Bu taraftarlar genellikle dernek, mahalle veya arkadaş oluşumları ile bir araya gelebilen küçük gruplar olmalarına rağmen, yine de spor müsabakalarında organize olmadan gelen daha büyük grupları etki altına alabilmektedirler. Küçük grupların organize olarak hareket etmesi, spor karşılaşmasını seyretmeye gelen çok daha fazla sayıdaki diğer seyirci gruplarının da sanki onlarla aynı duygu ve düşünce içindeymiş gibi algılanmalarına da sebep olabilmekte, hatta çok daha fazla sayıda olan bu seyircileri baskı ve etki altına alabilmekte ve onları pasifize edebilmektedirler. Örneğin bazen bireyler tek başlarına hareket ettikleri zaman şiddet akıllarına bile gelmemektedir. Fakat aynı bireyler bir topluluk haline gelince, topluluk psikolojisi ile ortak hareket etmenin vermiş olduğu güç ve güvenle şiddet üretebilmektedirler. Kalabalık içerisinde şiddet üreten bu kişiler, aslında günlük yaşantılarında belki de çok mazlum kişiliklere de sahip olabilmektedirler. Yani toplumdaki bireylerin birbirlerini tetiklemeleri ve etkilemeleri ile de şiddet oluşabilmektedir.

Taraftarlar dernekleri çok az bir taraftar grubunu oluşturmalarına rağmen yine de sadece spor faaliyetleri esnasında değil, spor kulüplerinin, hatta Federasyonların seçimlerinde bile etkin rol alabilmektedirler. Bunun sebebi de taraftarlar derneklerinin grup olarak hareket etmeleri ve ortak bir güç odağı haline gelmeleridir. Taraftarlar derneklerinin bu tutum ve davranışları ister istemez karşılarında bir başka taraftar derneğinin çıkmasına sebep olmaktadır. Böylece aslında direk olarak spor taraftarları arasında değil, fakat taraftar dernekleri arasında karşılıklı kutuplaşmalar, karşılıklı kin ve nefret tohumları ekilmektedir. Bu da doğal olarak spor faaliyetlerine yansımaktadır. Taraftarlar dernekleri adından anlaşılacağı üzere taraf olmaya dayanmaktadır. Oysaki spor faaliyetlerinde taraf olunmamalıdır, seyirci olunmalıdır. Bir spor kulübünün faaliyetleri bireysel olarak seyir edilerek de desteklenebilir. Ülkemizde taraftar olmak bir iş, bir geçim kaynağı haline gelmiştir. Zaman zaman taraftarlık bir silah olarak bile kullanılabilmektedir. Bu sebeplerle spor ile sınırlı olmak üzere başta Anayasa olmak üzere derneklerle ilgili yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra taraftar derneklerinin kurulması ve faaliyetlerinin yasaklanması sağlanmalıdır.

C. FİNANSAL DENETİM

Türk sporunun objektif açıdan en büyük sorunu ise; özellikle futbol alanında ciddi miktarlarda paranın sistem içerisinde yer alması, ancak bu paranın dolaşımında neredeyse hiç bir denetimin olmamasıdır. Kulüplerin çok ciddi anlamda gelir elde eden kurumlar haline gelmiş olmalarına karşın, paranın denetimi noktasında gerçekte hiç bir ciddi denetim mekanizması işlememektedir. Özellikle yapılan transfer harcamalarının hiç bir kriteri olmadığı gibi bu meblağların ne şekilde harcandığı ulusal seviyede yeteri kadar denetlenememektedir. Bunun dışında kulüpler düzgün bir mali sisteme sahip olmadıklarından denetim yapılmak istendiğinde bile sağlıklı hiç bir veriye ulaşılamamakta, bunun ise yaptırımı olmamaktadır.

Bu serbesti hali ise özellikle kifayetsiz kişilerin kulüp yönetimlerine talip olmasına, bu kişilerin etrafında kümelenen çıkar amaçlı gurupların ise şiddet eylemlerine neden olmaları kaçınılmaz sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerden menfaat elde eden guruplar daha sonra buna karşı gelme amacı güden yönetimler çıkması halinde çok ciddi problemlere yol açabilmektedirler.

Her ne kadar TFF ve UEFA tarafından lisans denetimleri gerçekleştirilse de özellikle Avrupa kupalarına gitme durumu olmayan kulüpler açısından bu durum çoğu zaman bir caydırıcılık içermemektedir. TFF tarafından yapılan incelemelerde ise kulüplerin TFF üzerindeki etkileri nedeni ile cezalar etkin olarak kullanılmamaktadır. Bu nedenle yapılacak bir yasa da TFF’nin bu konuda hem sorumluluk altına sokulması hem de elinin güçlendirilmesi büyük öneme sahiptir.

Ayrıca sportif organizasyon yöneticileri dernek yapısı ve hukuku dışında yaptıkları özellikle mali işlemlerden dolayı belli sınırlar içerisinde sorumlu duruma getirilmelidir.

D. SPORTİF YARGILAMANIN YETERSİZLİĞİ

Ülkemizde sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi amacıyla ilk olarak ‘’Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol Maçlarında Seyircilerin Gösterilerine ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesi’ 1985 yılında imzalanmıştır. Daha sonrasında 2004 yılında ‘5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’ çıkarılmıştır. 2011 yılında ise halen yürürlükte olan ‘6222 Sayılıu Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’ yürürlüğe girmiştir. Spor yargılaması birçok alandan ihtiyaca cevap vermenin uzağında kalmakta bu nedenle de spora yön verme misyonunu yerine getirememektedir. Örnek vermek gerekirse, her ne kadar kötü tezahüratta bulunmak hakaret suçunu oluşturacaksa da, genellikle tribün tamamen kapatılmakta olup, hakaret eden kişiler teker teker tespit edilmemekte olup bu hareketleri yanlarına kar kalmaktadır. Zira bu husus 6222 Sayılı kanunun 14. Maddesinde de düzenlenmiş olup kanun koyucu bu düzenleme ile sporun özü ile bağdaşmayan ve bu nedenle karşılıklı saygı, dürüstlük, arkadaşlık, dostluk ilişkilerine zarar veren hareketleri cezalandırmak istemiştir. Her ne kadar futbol yargı sistemi gerek mevzuat gerekse işleyiş açısından daha iyi bir konumda bulunuyor ise de, diğer spor dalları açısından bu durum çok daha kötü bir durumdadır. Özellikle ilk derece yargılama yapan kurullar objektiflikten çok uzak olup federasyon yönetimlerinin isteğini yerine getiren kurumlar durumunda bulunmaktadırlar. Adalet duygusunun sağlanması sporda şiddetin önlenmesi açısından büyük önem arz ederken işler bir yargı sisteminin olmaması bu durumu negatif yönde etkilemektedir. Spordaki şiddet hukuki mevzuatlardaki eksikliklerden veya mevzuatların kararlılıkla uygulanmamasından da kaynaklanabilmektedir.

Dosya kapsamına göre, sanık hakkında taraftarı olduğu takımın antreman ve müsabakalarını izlemekten koruma tedbiri olarak yasaklama kararı verildiği, tuttuğu takımın spor müsabakasından bir saat önce ve bir saat sonra polis merkezi amirliğine başvurması gerektiği konusunda bu yasaklama kararı ile birlikte kendisine tebligat yapılmasına rağmen sanığın iddanamede belirtilen tarihlerde polis merkezi amirliğine başvurmadığı, sanığın yukarıda anlatılan söz konusu bu eylemleri hakkında, zincirleme suç hükümleri uygulanarak 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesine göre verilecek cezadan artırım yapılması gerekirken, her bir ihlal ayrı eylem kabul edilerek, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/04/2016 tarihli ve 2016/143 Esas, 2016/277 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma gereği yeniden uygulama yapılarak, hükümlerdeki uygulamaların çıkarılmasına, sanığın, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un 18/9. maddesi gereğince 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına, 26/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yukarıdaki Yargıtay kararında da görüleceği üzere, koruma tedbiri verilen seyircinin, kolluk birimlerine imza vermesi gereken süreler içerisinde gitmemesi sonucu 500 ₺ para cezası ile cezalandırıldığını görülmektedir. Sporda şiddete yol açan kişilere yönelik bu cezalar caydırıcılık açısından çok hafif olmakla beraber, uygulanabilirliği açısından da tatmin edici değildir.

Spor ile ilgili mevcutlar ile sadece Kanun, Yönetmelik gibi yasal mevzuatlar algılanmamalıdır. Bu yasal mevzuatların yanında ayrıca spor federasyonlarının kendi mevzuatları olan talimatlar da kastedilmektedir. Gerek idari anlamda Federasyonların talimatları ile gerekse yasal mevzuatlar ile bir takım yaptırımlar ön görmek sporda şiddeti önlemek için yeterli değildir. Ayrıca bu talimatların ve mevzuatların her kesim için kararlılıkla uygulanabilmesi ve toplumunda da idari ve yasal düzenlemelerin ve yaptırımların uygulanabileceğinin bilinmesi gerekmektedir. Eğer toplum içerisinde bu yaptırımların uygulanmama ihtimalinin olduğunun düşünülmesi bile, bütün bu mevzuatları etkisiz hale getirebilmektedir. Bir kez bile bu yaptırımların uygulanmaması halinde, bundan sonraki aynı şiddet olaylarına da yaptırımların uygulanamayacağı anlamına gelmektedir. Aksi halde aynı şiddet olaylarından birine yaptırım uygulayıp, bir diğerine uygulamamak daha büyük şiddet olaylarının doğmasına sebep olabilecektir. Federasyonlarca getirilen talimatların veya hukuki mevzuatların uygulanmasında objektiflik ve belirginlik hakim olmalıdır. Çünkü spor faaliyetleri toplumsal olaylardır. Bu toplumsal olaylarda suç ve suçlunun kesin olarak tespit edilmesi güçtür. Federasyonların yaptırımlarında hangi suç hangi cezanın verileceği net ve belirgin olmalıdır. Örneğin bir suç karşılığı ön görülen ceza “1 ile 3 maç arası saha kapatma” şeklinde alt ve üst sınırlar belirtilerek olmamalıdır. Kesin olarak hangi suç için hangi cezanın verileceği belirtilmelidir. Çünkü aynı suça farklı cezalar verilebilmektedir. Bu da seyircinin Federasyonlara ve kurullarına olan bakış açısını olumsuz etkilemektedir. Spor Federasyonların yaptırımları ile yasal mevzuatlardan kaynaklanan kamunun yaptırımı farklıdır. Bu her iki yaptırım ayrı ayrı uygulanmalı ve yürümelidir. Bu iki ayrı yaptırım tipi birbirlerini etkileyebilirler fakat birbirlerini beklememelidirler. Spor Federasyonlarının yaptırımlarında sadece suç ve suçlu cezalandırılmamaktadır. Yine Federasyon yaptırımlarında kesin suç şüphesi veya kesin deliller aranmamalıdır. Spor faaliyetlerinde şaibenin veya ihtimalin var olması yeterli olmalıdır. Son zamanlarda ceza hukukundaki “şüphe” tanımlamasının spor alanında da uygulanmaya çalışılması son derece yanlıştır. Çünkü ceza hukukunda var olan “şüphe” tanımı spor Federasyonlarının kararlarında dikkate alınamaz, uygulanamaz. Aslında ceza hukukunda var olan “şüphe” tanımı spor faaliyetlerinde “şüphe” olarak değil, “şaibe, ihtimal” olarak algılanmalı ve bu şekilde tanımlanmalıdır. Spor faaliyetlerinde ise şaibenin veya ihtimalin var olması yeterlidir, ayrıca kesin delil ve kesin ispat aranmamalıdır. Sporun anlam ve amacı bunu gerektirir.

a)Federasyonların yargı kurulları

Spor kulüpleri Federasyonlara bağlı olarak faaliyet göstermektedirler. Federasyonların başkan ve yöneticilerinin kendilerini seçen kulüplerin baskılarına veya Federasyonu etkileme çabalarına direnebilmeleri yeterli olacaktır. Aynı şekilde Federasyonun bağımsız kurullarının da Federasyonun baskısına maruz kalmadan çalışabilmesi gerekmektedir, Federasyonların bunu sağlaması yeterlidir. Çünkü bu kurullar yeterli bilgi ve birikime sahip donanımlı kişilerden oluşmaktadır. Yine Federasyonun bağımsız kurullarının her türlü etki ve baskıya maruz kalmadan çalıştığının da bütün spor aktörlerine kabul ettirilmesi, bu algının yerleşmesinin sağlanması gerekmektedir.

Ülkemizde spor Federasyonlarının disiplin/ceza kurulu yapılanması bulunmaktadır. Bu kurulların vermiş oldukları kararların itiraz incelemeleri futbolda Türkiye Futbol Federasyonunun bünyesinde yer alan Tahkim Kurulunda, diğer spor dallarında ise Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Tahkim Kurulunda incelenmektedirler.

Sporda Federasyonların bünyelerinde yer alan disiplin veya ceza kurullarının kararları başta olmak üzere spor Federasyonlarının vermiş oldukları bütün kararların itiraz veya temyiz incelemelerinin yapılabilmesi için CAS benzeri bir yapılanma oluşturulmalıdır. Bu yapılanma Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bünyesinde olabileceği gibi, daha farklı yapılanmalar çatısı altında da oluşturulabilir. Burada önemli olan bütün Federasyonların oluşacak bu Tahkim Kurulunun bütün yetkilerini, yaptırımlarını ve kararlarını tanımalarıdır. Böylece bu Tahkim Kurulunun bağımsızlığından şüphe edilmeyeceği için vereceği kararların tarafsızlığından da şüphe edilmemiş olacaktır. Böylece artık Federasyonların kendi kurullarının veya Tahkim Kurulunun vermiş olduğu kararların tartışılmasının da önüne geçilmiş olunacaktır. Özetle Federasyonların ve kurullarının kararlarının tartışılmasının önüne geçilmelidir, bunların saygınlıklarının ve otoritelerinin artırılmaları sağlanmalıdır.

E. KULÜPLERİN HUKUKİ YAPISI

Spor kulüplerinin özellikle dernek yapısı içerisinde olması başlı başına bazı olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Özellikle denetim konusunda büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Kulüplere maddi manevi büyük zararlar veren yöneticiler çeşitli yöntemlerle kulüp yapılarına hakim olmakta ve değiştirilmeleri çoğu zaman mümkün olmamakta, bu durum ise yönetime gelmeye çalışan başka kişilerin taraftar konumunda görünen gurupları kışkırtma ile yönetimleri devirme girişimlerine yol açabilmekte, bu durum ise taraftar gruplarına yönetimler üzerinde büyük bir güce sahip olma sonucuna yol açmaktadır. Ancak bu durumda dernek yapısının toptan reddedilmesi de doğru bir çözüm olarak görülmemelidir.

İngiltere’de olduğu gibi bütün kulüplerin şirket olma zorunluluğu ve liginde şirket olma statüsü düşünülebilir ise de bunun ülkemiz için uygun olmadığı düşüncesindeyim. Nitekim şirket olan bazı kulüplerde sorunların giderilmesi yerine daha büyük çöküşlerin yaşandığı da görülmektedir. Bunun yerine dernek ve şirket arası yeni bir yapı gündeme getirilebilir. Bu anlamda Almanya örneğinin çok daha uygun olacağı kanaatindeyim. Özellikle geçmişi yüz yılları bulan kulüplerimizin dernek yapıları temel esaslarda korunmakla birlikte şeffaflık, denetim ve yönetim gibi açılardan şirketler hukukundan faydalanılması çok daha yararlı sonuçlara yol açacaktır.

Derneklerin genel kurullarında ve seçimlerinde üyelerinin tam bir katılımı söz konusu değildir, daha çok o dönemde yönetimde yer alan kişi veya gruplara yakın kişilerin yönlendirilmesi ve katılımı ile gerçekleşmektedir. Böylece hali hazırda kulüp başkanı olan veya yönetimde var olan kişilerin istememeleri halinde, yeni farklı kişilerin kulüp yönetiminde söz sahibi olabilmeleri, yönetime seçilebilmeleri çok zordur. Bunu önleyebilmenin yolu spor kulüplerinin Dernek statüsünde üyelik esası ile yönetilmesi değil, şahsa veya bir tüzel kişiliğe bağlı özel şirket statüsünde yönetilmeleridir. Yani spor kulüpleri, gerçek veya tüzel kişilerin kendilerine ait malları olması gerekir. Bu veya benzeri bir yönetim sadece sporda şiddeti önlemeyecektir, aynı zamanda spor kulüplerinin mali durumlarını da disipline edecektir.

F. MEDYANIN ETKİSİ

Medya sporda şiddette önemli bir rol oynamaktadır. Toplum sporu çoğunlukla medyadan takip etmektedir. Medyaya televizyon, sosyal medya, spor gazeteleri, radyoları örnek verebiliriz. Burada kullanılan dilin düşmanlık gibi yansıtılması, spor oyunlarının bir savaş alanı gibi yansıtılması toplumundaki gerginliğin artmasına neden olmaktadır. Yapılan bir araştırmada ‘’Fanatik, Fotogol, Fotospor ve Pas Fotomaç gibi spor gazetelerinnin haber ve köşe yazılarının başlıklarında 2008 ve 2009 yılları arasında toplam 576 kez savaş, kavga gibi şiddet içerikli terimlerin kullanıldığı da saptanmıştır. Spor camiasının içinde yer alan psikiyatristler de yaşanan şiddet olaylarının arkasında insanların psikolojik rahatlama anlayışının ve medyadaki şiddet dilinin hâkim olduğunu belirtmektedirler. Yine uluslararası maçlarda da milliyetçi rekabetin bir sahnesi olarak futbolda militarist tabirler hep revaçtadır. Medya da bunu reyting mücadelesi ile kışkırtmasından ötürü çocuktan yetişkine, okuldan kahvehanelere kadar şiddetsel bir dil spora hakimdir. Bu nedenle medya klişelerden kaçınmaya çalışmalı ve sporun cazibesine, hayranlık uyandıran yanına bakan bir dil kurmalıdır.

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Sanığın 28.04.2005 tarihinde, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresindeki internet sitesinde katılan hakkında yazdığı Kovun bu… başlıklı yazının son bölümünde “Medya bu işin üzerine yeterince gidemedi. Gitseydi; futbol adına birileri için vurun şerefsizi diyen bir belalının, F.. gibi güzide bir kulübe başkan değil; olsa, olsa ucuz pavyonlardan birinde tetikçi olabileceğini de korkusuzca yazardı…”şeklindeki sözleri kullandığı, mesleği gazetecilik ve yazarlık olan sanığın, bu misyonunu yerine getirip halkı bilgilendirmek, sporda şiddetin önlenmesi ve spor barışına katkıda bulunmak üzere güncel konularda yazılar yazmak mesleğinin gereği ise de, suça konu yazıda eleştiri sınırlarını aşarak küçültücü değer yargıları içeren ibareler nedeniyle katılanın kamuoyu nezdindeki şeref ve saygınlığına saldırıda bulunarak hukuka uygunluk sınırının aşıldığı gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile beraat hükmü kurulması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 02/11/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yukarıdaki Yargıtay kararında da görüleceği üzere, sporda şiddeti önlemek için dahi medyada şiddetsel ve hakaret içerikli söylemler yazılmaktadır. Nitekim Yargıtay tarafından, ilk derece mahkemesinin kararı hakkında verilen beraat hükmü bozulmuştur.

Bunun yanında sosyal medya mecralarında bireysel olarak yayılan sporda şiddetin önüne geçilebilmesi için de gerekli önlemler alınmalıdır, bu şiddet örnekleri de cezalandırılarak toplumda gerginliğin azaltılması sağlanmalıdır. Zira sosyal medyada artan bu şiddet örnekleri toplumda kargaşa ve gerginliği artırmakla, şiddeti tetiklemektedir.

-SPORDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR ÖNERİLER

Somut olarak 30.11.1990 tarihinde imzaladığımız Taraftar Şiddetine Karşı Avrupa Sözleşmesi'ne ve UEFA'nın stadyum güvenliği ve konforuna ilişkin şartları hayata geçirmeliyiz. Bununla birlikte sporun gerçek anlamını kitlelere hatırlatacak bir takım etkinlikler yapılabilir;

a) Bu konuda özellikle taraftarlara yönelik kampanyalarla şiddetin futbol üzerindeki etkilerinin neler olduğunu göstermeye ve yaşananlardan asıl kaybedenin kendi kulüpleri olduğunu örneklerle gösterme yoluna gidilmelidir.

b)Yaşanan olaylara karşı net bir biçimde kuralların altı çizilmeli. Stadyumlarda olay çıkartan kişi ya da kişiler için standart yaptırımlar geliştirilmelidir. Herkesi eşit şekilde kapsayacak kararlar hayata geçirilmelidir. Bu konuya hakem boyutuyla ilgili algı eklendiğinde futbol sahalarında yaşanan şiddetin bir bölümünün nasıl oluştuğu daha iyi görülecektir. Bu nedenle bu konuda objektifliğin sağlanması da büyük önem teşkil etmektedir.

c) Taraftar ve taraftar topluluklarının kulüplerle olan ilişkileri güçlendirilmeli, bu grupların daha aktif bir biçimde kulüplerde yer almalarının yolları açılmalıdır. Bu aşamada uzun vadede uygulamaya konulacak olan Kulüpler-Federasyon-Taraftarlar ve Devlet yetkililerinden oluşan, taraftarların eğitilmesine dönük proje ve uygulamaların hayata geçirilmesi için gerekli yasal ve bürokratik adımlar atılmalıdır (Avrupa'da yaygın bir biçimde uygulanan Fan-Coaching yöntemi).

d) Futbolda Fair-Play anlayışının yerleştirilmesi ve ödüllendirilmesi doğrultusunda çalışmaları arttırma yoluna gidilmelidir. Medyadan bu anlayışın yerleştirilmesi için daha fazla yardım talep edilmelidir.

e) Medyanın yapmış olduğu yayınlar üzerine odaklanılmalı ve daha barışçı, şiddet içermeyen bir dil kullanması konusunda girişimlerde bulunulmalıdır. Spor yorumculuğu ve yazarlığı sürdürenler ile de sporda şiddet dilinin sonuçları üzerine eğitim çalışmalarının yapılması sağlanmalıdır.

f) Ülkemizde federasyon bünyesinde Türkiye'de futbol sahalarında yaşanan şiddetle ilgili olarak bir birim kurulmalı ve bu birimin Türkiye'nin her yerinden elde ettiği verileri bir merkezde toplaması sağlanmalıdır. Bunun için taraftarların tribündeki ve dışındaki davranışları gözlenmeli, özellikle şiddet çıkaran grupların hareketleri izlenmelidir.

g) Futbol ile bağlantılı her kesimin sorumluluklarını bir diğerine devretme anlayışının, yaşadığımız şiddeti belirsizleştirmekle kalmayıp şiddetin boyutlarını ve etkinliğini de arttırdığını kamuoyuna örnekleri ile gösterilmeli ve bu kesimlerin yaşanan şiddeti bitirme konusunda samimi olmadıklarının altını kalın çizgilerle çizilmelidir. Buraya kadar sıraladıklarım olayın sportif ve bürokratik boyutu olarak yapılması gerekenler, bir de toplumsal boyutları konusunda yapılması gerekenler var ki, bu süreç çok daha meşakkatli ve özveri ile sürdürülmesi gereken bir yol haritasına sahiptir.

e)Öncelikle aile içi şiddeti, sonra da sporda şiddeti azaltmaya yönelik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Spor Bakanlığı ve Federasyonlar olarak koordineli bir yol haritası çıkarılarak projeler yapılmalı sporda şiddetin önlenmesinin toplumun en küçük birimi olan aileden itibaren önlenemeye çalışılması gerekmektedir.

SONUÇ

Yukarıda açıklananlar doğrultusunda, şiddetin spor ortamlarında ortaya çıkışını; sporcu, yönetici, hakem, amigo, medya v.b. faktörler teşvik etmektedir. Örneğin; maçlardan önce kulüp başkanı ya da sözcülerin karşı kulüp ve taraftarına yönelik sözlü saldırı ve kışkırtıcı davranışları, maç sırasında taraftarların gösterileri ve tezahüratları, oyuncuların sert davranışları, amigoların kışkırtmaları, hakemlerin bilerek ya da bilmeyerek hatalı kararları, tartışmalı durumlar, spor yazar ve yorumcularının taraflı kırıcı, yanlış ve sert yorumları, özellikle televizyon kanallarının reyting uğruna federasyonu, hakemi, kulüpleri suçlayan yayınları, sporda saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine neden olmaktadır. Sporda şiddetin birçok nedeni olduğu yukarıdaki çalışmamızda ayrıntılarıyla açıklamıştır. Sporda şiddetin önlenebilmesi için, kulüplerin, federasyonların, devletin, taraftarların, taraftar derneklerinin ve ilgili herkesin detaylıca açıklanan önlemleri işbirliği halinde almaları gerekmektedir. Önlemlerden ziyade, sporda şiddetin psikolojik olarak incelenmesi bölümünde de görüleceği üzere, toplumdaki derinden gelen sinir ve stres eğilimlerinin, toplumdaki gerginliğin ve çocukluktan bu yana görülen eğitimin asıl etkenlerden olduğu görülmektedir. Aynı şekilde her ne kadar eğitimsel ve psikolojik olarak sıkıntılar olsa da bunların zamanla önlenmesi sağlanmalıdır. Her ne kadar önlenmeye çalışılsa bile, toplumda spor sahalarına giderek stres atmak ve rahatlamak gibi bir anlayışın olduğu da açıktır. Öncelikle toplumun ve sporseverlerin, spor müsabakalarında yapacakları şiddet eylemleri karşısında ceza alacaklarını bilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle de sporda şiddete ilişkin verilecek cezaların tutarlı ve kararlı olması gerekmektedir. Spor alanlarının hukuktan bağımsız bir alan olarak görülmesinin önüne geçilmelidir. Bunun yanında özellikle sosyal medyada bireysel olarak yayılan sporda şiddetin önüne geçilebilmesi için de gerekli önlemler alınmalıdır, bu şiddet örnekleri de cezalandırılarak toplumda gerginliğin azaltılması sağlanmalıdır. Alınan yasal önlemlerin ise sistemli bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Spor basını şiddete yönelik haberler yapmak yerine sporda şiddeti önleyici haberler yapmalıdır. Spor kulübü yöneticilerinin açıklamaları, davranışları sporda şiddeti teşvik edici yönde olmamalıdır. Taraftarları ve sporcuları kışkırtıcı açıklamalardan kaçınılmalıdırlar. Antrenörler sporcularını fair play çerçevesinde hazırlamalıdırlar. Özellikle bu eğitimler altyapıdan itibaren başlanmalıdır. Bütün bunların yanında sporda şiddet günümüzde toplumun tümünün mücadele etmesini gerektiren sosyal bir sorun alanıdır.

KAYNAKÇA

  • KÖSE, Hüseyin Alpay, Futbol Ekonomisi&Endüstriyel Futbol Dergisi, Makale, Haziran 2015, Futbolekonomi.com- Erişim T:20.12.2019
  • TALİMCİLER, Ahmet/ Futbolda şiddetin önlenmesi ve olası çözüm yolları, Mayıs 2011, Bianet Erişim T: 15.11.2019
  • HACIMUSTAFAOĞLU, Bayram Ali, Sporda Şiddetin Nedenleri, Blog, Zest.org Erişim Tarihi: 20.12.2019
  • https://circlelove.co/sporda-siddet-sorunu-nedenleri-ornekleri-taraftarlik-kavrami/ Erişim T:12.12.2019
  • http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/419056/Spordaki_siddetin_nedeni__Sosyal_yasam.html/ Erişim.T.: 14.12.2019
  • BİLİR, Pervin/ SANGÜN, Levent, ‘’Adana Demirspor ve Adanaspor Futbol Taraftarlarının Şiddet Eğilimleri’’, Spor ve Performans Araştırmaları Dergisi Cilt 5, Sayı 1, Yıl 2014
  • Resmi Gazete
  • TÜRKSOY, Ayşe/ ÇİÇEK, Maksut, Üç Büyük Kulüp Taraftarlarının Sosyal Kimlikleri ve Şiddete Bakış Açıları, İ.Ü. Spor Bilim Dergisi
  • ÖZSOY, Selami,Spor Gazetelerinin Başlıklarında Militarist ve Şiddet İçerikli Metaforlar, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Mart 2011, sayı 1
  • SAZ, İrfan, Spor- Şiddet İlişkisi, Nedenleri ve Çözüm Önerileri
  • ŞAHİN,Cumhur/ÖZGENÇ İzzet/ÜZÜLMEZ, İlhan, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu, Seçkin Yayıncılık, Ocak 2012
  • ÖZEN,Mustafa, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Yer Alan Suçlar Ve Yaptırımları, Adalet Yayınevi, Ankara 2013ü
  • Lexpera İçtihat Arama Sitesi